Köpeklerin toplatılması ve sahiplenilmeyenlerin öldürülmesini öngören yasa teklifi, son halini aldı. Teklifin, tatile girmeden Meclis’e gelmesi bekleniyor. Toplumu ikiye bölen teklif, köpeklerin bundan sonraki hayatını belirleyen en önemli faktör olacak.
Vicdan, ahlak ve yasa kelimeleri üçgeninde tartışılan konuya, ülkenin yakıcı gündemlerinden olan barınma krizi çerçevesinden bakalım.
Bundan yaklaşık bir ay önce, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yasayla ilgili açıklamada bulunarak “Sahiplenilen hayvanlar kısırlaştırılacak, aşılanacak, çip takılacak, sahibine teslim edilecek ve bundan sonra da çok sıkı takip edilecek. Biz istiyoruz ki, barınaklara alınan tüm hayvanlarımız sahiplenilsin. Özellikle hayvanseverlerimizin bu süreçte barınaktaki köpekleri sahiplenerek daha fazla sorumluluk alacaklarına inanıyoruz. Eğer bunu başarabilirsek, bir sonraki adıma da (uyutma) ihtiyaç kalmayacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, özetle konunun sorumluluğunu hayvanseverlere yükleyerek “sahiplenin, ‘uyutulmaya’ gerek kalmasın” dedi. Aslında “çok istiyorsanız eve alın” argümanı yeni değil. Söz konusu mülteciler olduğunda da yaşam hakkını savunanlara yönelik ilk söylenen cümlelerden biri. Bu durum karşımıza Ramazan ayında da sıkça çıkıyor. Oruç tutmayanların dışarıda yemek yemesinden içmesinden rahatsız olanların da ilk sarıldığı argümanlar arasında yer alıyor: Evde yap…
Bir eve neler sığar, sığarsa neler olur?
GARDIROP SIĞMAYAN EVLERE KÖPEKLERİ SIĞDIRMAK
Malum özellikle İstanbul’da yeni yapılan pek çok binada ‘açık mutfak’ adı altında pazarlanan 1+1 evlerde buzdolabını koltuğun hemen yanında görmek mümkün. Buzdolabının sığmadığı mutfaklar, gardıroba yer olmayan yatak odaları, güneş görmeyen odalar…
En temel eşyaların bile çoğunlukla yer bulamadığı evlere köpekleri sığdırmaya çalışalım. Bir online emlak sitesinde İstanbul özelinde asgari ücretin biraz altında en fazla 15 bin liraya kadar kiralık ev bakalım. Filtrelemesinde bahçeli ve balkonlu seçeneği olduğu için bu siteyi tercih ediyoruz. Barınaktan bir köpek sahiplenmeyi düşünüyoruz. Dolayısıyla bir balkon ya da bahçe oldukça elzem. Bu kriterleri belirlediğimizde karşımıza yalnızca 165 sonuç çıkıyor. Kriterlerde binanın yaşına, odaların güneş alıp almadığına, mutfağın ve banyonun durumuna bile bakmıyoruz. Hatta toplu ulaşıma yakın mı değil mi onu da umursamıyoruz. Ona rağmen karşımıza çıkan sonuçların çoğu, ‘bahçe’ adı altında iki duvar arasında kalan beton zeminlerden ibaret oluyor.
BETONDAN BETONA GEÇİŞ
Hayvanları kurtardığımız betonlardan adına ‘ev’ dediğimiz başka betonlara geçiş yapıyoruz. Diyelim ki yaptık, sorun bitiyor mu? Türkiye’deki pek çok konut, apartmanlarda yer alıyor. Yani evinizde yalnız olmayabilirsiniz. Bir bakmışsınız komşularınız, nasıl yaşamanız gerektiği hakkında söz sahibi olmuş. Genelde ‘gürültü’ gerekçesiyle çıkan komşu kavgaları, trajik sonuçlara da varabiliyor. Birkaç gün önce medyaya düşen haberlerden biri, üst katta yaşayan ikisi çocuk 5 kişilik ailenin ‘gürültü’ gerekçesiyle katledilmesiyle ilgiliydi.
Barınaktan köpeğinizi sahiplendiniz, barınma koşullarınızı asgariye indirdiniz ve ona balkonlu ya da bahçeli bir ev sağladınız. Bu noktada uzmanların sesine kulak verelim. Barınak koşullarında kötü tecrübe yaşayan köpeklerin anksiyete, havlama, saldırganlık, aşırı ürkeklik, içe kapanma gibi pek çok sorunu olabilir. Bu nedenle uzmanlar, barınaktan köpek sahiplenenlerin bu gibi durumlarda köpek eğitim desteği alması tavsiyesinde bulunuyor.
‘ÇOK İSTİYORSAN EVİNE AL’DAN ‘APARTMANDA KÖPEK OLMAZ’A
Diyelim onu da yaptınız. Lakin bu uzun bir süreç olabilir. Bu süreçte komşularınızın ne tepki vereceğini kestirebiliyor musunuz? “Çok istiyorsan evine al” diyenler, “apartmanda köpek olmaz”a varan argüman değişimine gidebiliyor.
Bu nedenle sahiplendirmeyi özendirmek kadar sahiplenilen/sahiplenilmeyen köpeklerle bir arada yaşayabileceğimiz bir hoşgörü, empati dünyasının da bir yerden örülmesi gerekiyor. Ancak bunun emareleri henüz yok.
Daha bitmedi. Bir hayvanın sorumluluğu pek çok kalemi de beraberinde getiriyor. Veteriner hizmetleri, mama ve oyuncaklar derken gider kalemlerinize yenileri ekleniyor. Hükümete, gerek muhalif partilerden gerekse de hayvanseverlerden mamalardaki KDV oranının düşürülmesi çağrısı yapılıyor. Ancak o da henüz karşılık bulmuş değil.
Bu yazının amacı, hayvan sahiplenilmesinin önüne geçmek değil aksine tüm bu koşullara rağmen sahiplenen ve sahiplenecek olanlara sorumluluk yüklemek yerine destek olmanın formüllerinin aranmasının getirdiği zorunluluk.
Hayvanların yaşam hakkı, “çok istiyorsan evine al” cümlesinden çok daha özenli ve komplike düşünmeyi gerektiren bir durum. İçinde yaşadığımız enflasyon koşullarında hali hazırda barınaktan hallice evlere, karın tokluğundan bir tık fazla gelire mahkum olmuşken üstelik…