Tarihçi Mustafa Armağan’ın sunduğu ‘Kapsül Tarih’ programı, Ensonhaber YouTube kanalında devam ediyor.
Armağan, 25. bölümde Harf İnkılabı’nın, ülkemizdeki okuma yazama oranına etkisinin anlatılandan daha az olduğunu söyledi.
Osmanlı Devleti’nde okuma yazama oranı ne durumdaydı?
1 Kasım 1928’de gerçekleştirilen ve Arap alfabesinden Latin alfabesine geçtiğimiz Harf İnkılabından önce Anadolu’da okur yazar sayısı hakkında bilgi verdi:
1938’de ne oldu? Onu söylemiyorlar. Sanki bir anda tüm Türkiye, 1928 yılının kasım ayında okuma yazma öğrenmiş gibi bir algıya sahip oluyorsunuz. Bunun sebebi de adeta ezber gibi bunların dikte edilmesi, beyinlerin yıkanması. Sakın bunlara inanmayın. Tarihi sorgulayın, Allah size bir beyin vermiş. Neden 1938’de okuma yazma oranı verilmedi? Okuma yazma oranı yüzde 19.2’ydi.
Hikayenin anlatılmayan yönü şöyle: 1923 ve 1928’deki okur yazar oranımız üstü kapalı geçiştiriliyor. Sultan Abdülhamit döneminde 1906 yılında Osmanlı topraklarında okur yazar oranı hesaplandı. Bu oran yaklaşık yüzde 15-16 civarında. Son 20 yılda Osmanlı Devleti savaşlara girmeseydi, okur yazar oranı yüzde 35’leri bulacaktı.
Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşlarıyla ilgili “Biz Arıburnu’nda bir darül fünun (üniversite) gömdük” demişti.
Birçok okul savaş yıllarında mezun veremedi, öğrencilerin çoğu şehit oldu. Peki bu kayıplar neden dikkate alınmıyor ve 1923’te diyorsunuz ki okur yazar oranı yüzde 7..
1906’da yüzde 15-16’dan, 1923’te yüzde 7’ye düşüyor. Neden, savaşlar yüzünden.
Hiç harf devrimi yapmadan, bu rakam 1924’te yüzde 9’a ulaşıyor. 1925’te yüzde 10, 1926’da yüzde 11, 1927’de yüzde 12. harf inkılabı yapmadığımız halde yılda 1 puan artış oldu.
Harf İnkılabı sonrası okuma yazma oranı nasıl etkilendi?
1928’de harf inkılabı sonrası herkes 1 ya da 2 yıl içinde okur yaza demişti Mustafa Kemal Paşa. Hesap yapalım; yılda bir puan artışla 1928 ile 1938 arasında devam etmiş olsaydık, Osmanlıca ile yüzde 22 olacaktık. Osmanlıca’yı aldık sıfıra indirdik. Okur yazar oranını yüzde 22’den yüzde 19’a düşürdük. Ama bunu dünyanın en büyük eğitim kampanyası diye pazarladık. Bu insanın aklıyla alay etmektir.
Normalde harflerin okuma yazmaya etkisi çok düşük tesir eder. Ayrıca bugünkü Türkiye’de okur yazarların kaçı okuyup yazıyor? Türk toplumu daha çok sohbet etmeye meyilli. O zaman da öyleydi, şimdi de öyle. Facebook sayfanızı açın bakın, whatsapp’ta neler yazmışsınız. Aynı gün içerisinde yazdığınız kadar bile okumamışsınız. Dolayısıyla okur yazarlığımız, harf inkılabı ile artmadı. Osmanlı alfabesi ile devam ediyor olsaydık, bugün aynı seviyede olacaktık. Okur yazarlık oranımız yine yüzde 90’larda olacaktı.
Eski Türkçe’nin okunması ve yazılması zor muydu?
Bir takım yalanlar söylendi: Eski yazı zordu, o yüzden okur yazarlık oranı düşük kaldı.. Bu da bir başka yalan. Yaz aylarında çocukları camiye gönderiyoruz. En fazla iki ay içinde Arap alfabesini okumaya başlıyorsunuz.
Ancak bugün, birçok teknolojik imkan olmasına rağmen çocuklar Türkçe’yi 1 yıl sonunda doğru düzgün öğrenemiyor.
Yazma daha da kötü. Ancak ortaokulda çocukların yazıları gelişiyor.
Hani Latin alfabesiyle yazmak okumak, öğrenmek çok kolaydı? Bu da başka bir yalan. Arap alfabesinin öğrenilmesi daha kolaydır. Geliştirilmesi biraz zaman ister. Bunu zaten hem kendi hayatımızda hem de çocuklarımızda görebiliriz.
Harf inkılabındaki bu başarısızlık, üstü kapatılacak gibi değil. O yüzden eski yazıyı kötüleme, yeni yazıyı yüceltme gibi yöntemlere başvuruluyor.
Çin ve Rusya harf inkılabı yapmadan süper güç oldu. Çevremizdeki hiçbir ülke yapmadı. Ama İsrail yaptı. Onu da okuyabildikleri Latin alfabesinden, Arap alfabesinin kardeşi olan İbrani alfabesine yani geriye dönerek tersine bir inkılap yaptılar.
Bunlar gerçekler, söylemeye devam edeceğiz. Bizi bir büyüden kurtaracak olan aklımızı kullanmaya devam edeceğiz.